21 Aralık 2017 Perşembe

PERDE AÇILIYOR

  Orijinal film adı: ALL ABOUT EVE

  IMDB: 8,3 / 10
  Tür: Dram

  Süre: 2 sa. 18 dk.

  Renk: Siyah, beyaz


  Yapım yılı: 1950

  Ülke: ABD

  Yönetmen: Joseph L. Mankiewicz

  Oyuncular:  Bette Davis, Anne Baxter, George Sanders,   Celeste Holm, Gary Merrill



Favori diyalog (Quote of the film):







 
Selamlar!
İşte size gerçek bir film.  Sıfır aksiyon, tamamen statik.  Usta oyuncular tarafından dantel gibi zekice işlenmiş farklı karakterler; onların akıcı ve berrak diyalogları! Gerçek oyunculuk, hayatın içinden; asla eskimeyecek bir konu ve orijinal bir sonla taçlanan 67 yıllık bir şaheser.  Bir sahne arkası hikâyesi!
Amerikan Film Enstitüsüne göre gelmiş geçmiş en iyi 28. film kabul edilen bu başyapıttan aldığım keyfi günümüz çoğu filminden alamıyorum.  Bu filmle Bette Davis hayranı oldum.  Bu filmle Anne Baxter’dan nefret ettim ve oyunculuğuna hayran kaldım. 
Film, yönetmen Mankiewicz’in tartışmasız en iyi filmlerinden biri iken, Bette Davis ve George Sanders’ın da hayatlarındaki en iyi performanslarına şahit oluyorsunuz.  Film Mankiewicz‘in hem yönetip hem senaryosunu da yazdığı klasiklerinden biridir. Kendisi sektörün de insanı olduğu için diyaloglar teatral terim ve esprilerle bezenmiştir.  



Film 14 dalda Oscar’a aday olmuş ve 6’sını kazanmıştır.  (En iyi film, en iyi yönetmen, en iyi yardımcı erkek oyuncu, en iyi uyarlama senaryo, en iyi ses miksajı, en iyi kostüm tasarım)  Aynı zamanda farklı kategorilerde BAFTA, Cannes gibi 16 farklı yapımcılar birliğinden de onlarca ödülün sahibi olmuştur.
Marlyn Monroe’yu da ufak bir rolü ile filmde göreceksiniz!

 
Konusuna gelirsek:
Konu:

Margo Channing çok yetenekli ve ünlü bir tiyatro oyuncudur.  Kariyerinin doruklarında olan yüksek egolu yıldız; günün birinde oyuncu adayı olan genç Eve Harrignton ile tanıştırılınca hayatının ne denli değişeceğini tahmin bile edemez.  Margo’ya hayran; kibar, çalışkan ve saygılı görünen Eve, kısa zamanda Margo’nun gözüne girer ve onun asistanlığını yapmaya başlar.  Eve’in bir Margo olabilmek için şöhret basamaklarını hırsla tırmanırken, Margo’nun; sevgilisi tiyatro yönetmeni Bill, yakın arkadaşı tiyatro yazarı Lyod ve eşi Karen ile olan dünyasını zamanla nasıl altüst ettiğine şahit olacaksınız. 

 
Bilgi ve yorumlar (SPOILER ALERT – Filmi izledikten sonra okumanızı öneririm!)

Filmde hikâye akışı sondan başa doğrudur.  Bu da 1950’lili yıllar için orijinal bir anlatım şeklidir.  Mankiewicz bu “ flashback” metodunu aslında birçok filminde uygular.  Bu filmlerinden biri de “a Letter to three wives (Üç kadına Bir Mektup-1949)”  filmidir.  Bu arada bu film de size anlatılacaklar listemde yer alıyor! Otoriteler tarafından dünyanın en başarılı 40 yönetmeni arasında gösterilen Mankiewicz’den bahsetmeden geçmek istemem.  Mankiewicz kariyerine çevirmen ve senaryo yazarı olarak başlar aslında.  Sinemaya âşıktır, kısa zamanda kendini yönetmen koltuğunda dünyanın en başarılı oyuncularıyla, dünyanın en başarılı filmlerini yönetirken bulur.  Julies Sezar, Cleopatra, Çıplak Ayaklı Kontes, gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni olan Mankiewicz tarihte iki yıl üst üste aynı anda hem en iyi yönetmen ve hem de en iyi senaryo (uyarlama) oscar'ini kazanan tek kişidir.  Kardeşi Herman J. Mankiewicz ise sinema tarihinin en önemli filmlerinden biri olan “Yurttaş Kane (1941)’in senaristidir ve bu eseriyle o da Oscar sahibi olmuştur.  Prodüktör ve aktörlük deneyimi de bulunan bu çok yönlü sanat insanının hayata dair güzel de bir sözü bulunmaktadır: "Hayatla filmlerin arasındaki fark, senaryonun bir mantığı olması gerektiğidir ama hayatın değil".

Filmimize dönersek; film, tiyatro eleştirmeni Addison Dewitt’in en ünlü tiyatro ödüllerinin verildiği bir gecede, başkahramanları bize alaycı bir tonda anlatmasıyla başlar: Ödülü alacak ve hikâyesini dinleyecek olduğumuz Eve Harrington, yönetmeni Bill Sampson, yazarı Lloyd Richards ve eşi Karen ve idolü ünlü ve eşsiz tiyatrocu Margo Channing. DeWitt’in masada muzip bakışlarla tek tek Margo, Karen, Bill Ve Lyod’a bakmasıJ Ve onların da gergin ve düşünceli ruh halleri… Farklı hikâyeleri…

Filmin en muhteşem sahnelerden biri Eve’in sahnede Margo’ya teşekkür etiğinde, Margo’nun ona attığı bakış.  Sigara tutuştaki asalete bakar mısınız? Bette Davis bu derin, düşünceli ve alaycı bakışında bize anlatılacaklara dair ipucu verir aslında.  J Bette Davis müthiş bir oyuncu.  İlginçtir ki bir röportajında bu filmden hemen önce kariyerinin sonuna geldiğine inandığını ve bu filmin onda bir dönüm noktası olduğunu söylemiştir. 
Margo (Bette Davis) işine âşık ve kariyerinde zirve yapmış bir tiyatro sanatçısıdır.  Kendinden yaşça küçük, oyun yönetmeni sevgilisi Bill (Gary Merrill) ile inişli çıkışlı bir aşk hayatı olsa da ikisi de birbirlerine delicesine âşıktır.  Aralarındaki yaş farkı Margo’yu içten içe yaralamakta, onu içkiye ve egosunun zirvesine çıkarmasına yönlendirmektedir.  Çiftin en yakın arkadaşları Richards’lardır (Celeste Holm & Hugh Marlowe).  Bir de sosyal çevrelerine dönem dönem katmak zorunda oldukları tiyatro eleştirmeni Dewitt (George Sanders) vardır.  Adam itici ama tiyatro camiasında sözü geçer bir eleştirmendir.  İşte size ilk magazin bilgimJ : Bu filmde gerçekten de filmin iki başrol oyuncusu Bette Davis ve Gary Merril âşık olur.  Çift kısa bir süre evlenir, Margot adında da bir kız bebek evlat edinirlerJ
Eve, Margo’ya tapar derecesinde hayran olarak, Karen tarafından Margo ile tanıştırılarak girer kadının hayatına.  Margo Eve’e acır ve kanatları altına alır fakat kısa bir süre sonra, Eve’in bir amacı olduğunu anlamaya başlar.  Anne Baxter bize iki farklı Eve sergiler.  Filmin başında tiyatroya ve Margo’ya âşık silik ve masum bir Eve; ve hayallari uğruna gözünü kırpmadan insan kullanan; hırslı ve acımasız Eve.  Anne Baxter başta “beyaz kuğu” halleriyle vasat bir performans sergilemiş derken; zamanla ondaki “Siyah kuğuyu” görünce “vay be” diyorsunuz. 
 
 

Bu filmde tarihte ilk defa iki aktrist aynı kategoride aynı da Oscar’a aday gösterilir, tabiî ki Ann Baxter ve Bette Davis’ten bahsediyorum.  Ann Baxter önce yardımcı kadın oyuncu dalında aday gösterilecekken, buna maalesef itiraz eder.  Maalesef diyorum çünkü bu yaptığı oyların bölünmesine neden olur ve hem kendi Oscar’ına hem de Bette Davis’in Oscar’ına engel olur.  Bu dalda Oscar, “Dünkü Çocuk” filmiyle Judy Holliday’in olur.  Bu filmden ve Judy Holliday’den “Perili Ev” filmiyle de ileride size bahsedeceğim. 

Eve’i hayatlarına bulaştıran ve ona ilk kanan Karen olur.   Duygusal olarak en çok yıkımı da bence yine Karen alır bu hatasıyla.  Hem en yakın arkadaşını hem de kocasını kaybetme noktasına geliverir.  Karen, Margo’nun oyununa geç kalmasını sağlayarak, yerine yedek olarak Eve’in geçmesini sağlar.  Bu Eve’in bir dönüm noktası olacaktır.  Kaderin cilvesine bakar mısınız ki; 33 sene sonra, rahatsızlığından dolayı tamamlayamadığı Hotel adlı dizi serisinde, sette Davis’in yerine Ann Baxter geçer!
Karen rolünde izlediğimiz naif Celeste Holm çok ilginçtir ki film çekimi boyunca ve hayatının sonuna kadar Bette Davis ile asla konuşmaz.  Sebebi de ilginçtir:  Setin ilk gününde Celeste Holm “günaydın” diye selam verir Bette’ye; Bette ise ukala bir tavırla:”Kahretsin, terbiyeli tavırlar” diye cevap verir.  Celeste böylelikle kendince bir daha muhatap olmama kararı alır Bette ileJ Bette Davis ise yıllar sonra bir röportajında hayatımın en güzel işi bu film setinde olmaktı, Celeste Holm’e rağmen” der. 
Filmin inanılmaz bir diyalog akıcılığı ve atmosferi bulunuyor.  Gözünüzü ve kulaklarınızı bir saniye filmden ayırmak istemiyorsunuz.  Orijinal diyaoglar literatüre de geçmiştir hatta.  1950’de yönetmenimiz tarafından icat edilen ve Amerikan Film Enstititüsü tarafından #9 film cümlesi olarak tarihe geçen cümle ise şudur:
-Kemerlerinizi bağlayın, bu gece sarsıntılı bir gece olcak! (Bette Davis)
Benim favori cümlem ise Margo’nun filmin sonunda Eve’e söylediği şu cümlelerdir: “Güzel konuşmaydı Eve. Ama yerinde olsam kalbim için çok fazla endişe etmezdim.  Aldığın ödülü her zaman kalbinin olması gerektiği yere koyabilirsin!"
İnce espriler ve göndermelerle bezenmiş diyaloglar çoğu kez Hollywood’a göndermeler de barındırıyor.  Dewitt, ünlü olmaya çalışan yeni yetme seksi bir sarışınla çıkagelir Margo’nun partisine.  Amaç yapımcıyla bu sarışını yakınlaştırmaktır.  Ama karşılığında kendi de çoktan yakınlaşmıştır ve sektörde herkes bunu gayet de iyi bilmektedir.  Kadını "Copacabana Dramatik sanatlar akademisi” bölümünden mezun diye alaycı bir tavırla tanıtır herkeseJ O kadın Marlyn Monroe’dan başkası değildir. 
 
  
Ne kadar akıllıca bir oyuncu seçimi!  Marlyn’nin setteki varlığı özellikle birini çok fazla rahatsız eder, öyle ki tüm çekimler boyunca kocasını bir saniye yalnız bırakmaz.  Bahsettiğim kişi George Sanders’in o dönemki eşi çok yakın bir zamanda vefat eden film kariyerinden çok yaptığı evliliklerle ünlü Zsa Zsa Gabor'dır. J Bette Davis tüm sahnelerini toplam 16 günde tamamlarken; Marlyn Monroe sadece birkaç cümleden ibaret olan bir sahnesi için 10 gün harcamıştırJ  Evet Hollywood, kendi öz eleştirisini bu film boyunca çokça yaparken, Marlyn’i bu konuda birkaç karede zekice kullanmıştır! 
 

Filmin teması bana göre oldukça basit ve derin aslında: Kadınlar! Favori diyalog bölümümde de gördüğünüz üzere Margo söyledikleriyle aslında tüm filmi özetliyor bize: “Kadın olmak beğensek de beğenmesek de tüm dişiler için bir kariyerdir.  Bazen bu kariyer yolunda ardında çok şeyler bırakırsın ama tekrar kadın olmak istediğinde o bıraktığın şeylere muhtaç olduğunu anlarsın”  Margo kariyerinin doruk noktasındadır ve artık bir kadın olarak Bill ile evlenmek ve çevresinde dostlarıyla beraber evinin kadını da olmak ister bir yandan.  Neyseki Bill’in ona olan aşkı Eve’in oyunlarına karşı başarı ile direnmesini sağlar.  Eve onun için iyi bir hayat dersi olmuştur aslında.  Geride bıraktığı hayatın değerini anlar.  Ve artık bu yolda mücadele etmekten vazgeçer ve direksiyonu Eve’e sessizce bırakma kararı alır.
Eve’ e gelirsek; Eve tam her şey yolunda artık dediği noktada beklemediği bir duvara toslar: Dewitt.  Dewitt başından beri Eve’in amacının ve yaptıklarının farkındadır. Kadını hem kendine yakın bulduğundan hem de yeteneğine ve hırsına hayran olduğundan, ona destek de olarak seyirci kalır tüm yaşanan ve yaşattıklarına.  Fakat her şeye rağmen o da bir yere kadar sabır gösterir ve Eve’in daha fazla Margo ve dostlarına zarar vermesine seyirci kalmaz.  Eve artık onun boyunduruğu altında yaşamaya mahkûm olurJ  Filmin sonu ise tek kelimeyle MUH-TE-ŞEM.  Eve’i otel odasına kadar takip eden ve odasında saklanan yeni yetme oyuncu adayı kız, Eve’in isteğiyle çalan oda kapısını açar.  Karşısında, Eve’in takside unuttuğu ödülünü getiren Dewitt vardır. Masum kız bir anda seksileşir, bakışı değişir.  Ve bu tabiî ki Dewitt’ten kaçmaz.  Bu ödülden isteyip istemediğini kıza sorar.  Yanıt tabiî ki olumlu gelince de, Eve’e bunu nasıl kazandığını anlatmasını istemesini söyler ve sinsice gülerJ  Kaçınılmaz döngüye şahit oluruz.  Eve ve Margo sadece bir başlangıçtırJ Güçlü ve eşsiz varlıklar…

Ah kadınlar kadınlar…


 

 


















Kaynaklar:
www.imdb.com
http://www.afi.com/

 

 
 
 
 

 
 

 

 

1 yorum:

  1. Perde, Bizim İşimiz ve Sizin için Üretiyoruz..
    En kısa sürede en kaliteli hizmeti almak için bizimle..
    1990′ dan beri sizin için İstanbul Avrupa yakasında en kaliteli perdeleri en uygun fiyat politikası ile üretiyoruz ve sizin ile çalışmayı dört gözle bekliyoruz..

    Peki Ama Neden Bir Perde?
    Çünkü kaliteyi uygun fiyat ile sunuyoruz..

    Bir Perde sürdürülebilirliğin müşteri memnuniyetine dayalı olduğuna inanıyoruz bu yüzden yaptığımız tüm işlerde %100 müşteri memnuniyetini hedefliyoruz..



    Müşterilerimizin bizi çevrelerine önermesinden mutlu oluyoruz. Bu yüzden işimizi titizlikle ve kalite ile yapmaya özen gösteriyoruz. Bir Perde satış öncesi ve satış sonrası desteğini taahhüt etmektedir.

    YanıtlaSil