Selamlar!
Of ya
biliyorum bütün filmlere güzel diyorum ama bu bir başka arkadaşlar. İnanın başka… Oyuncuların gözlerinden adeta
aşk fışkırıyor. Filmin içerisinde kaybolmamanız
ve duygulanmamanız mümkün değil. Barbara
Streisand ve Robert Redford’un kimyası nefes kesici. Belki de gelmiş geçmiş en gerçekçi ve uyumlu
ekran çifti… Film kesinlikle klasik bir Amerikan “love story”si değil, gerçekçi
bir aşk hikâyesi. İki zıt kutubun müthiş
bir derinlikle birbirine bağlanması, tüm zorluklara göğüs germesi… Yapılan tüm
hatalarda inanın iki tarafa da kızamayacaksınız. O zaman gerçekten özel bir film
seyrettiğinizin farkına varacaksınız.
Film
romantik evet ama öyle iç bayıcı türde değil.
Eğlenceli, dinamik ve akıcı. Yani hanımlar gönül rahatlığıyla
sevgilinizle ve eşinizle seyredebileceğiniz bir film. Onları sıkmaz merak etmeyinJ Özellikle oyuncuların abartısız ama derin
performansları hikayeyi oldukça gerçekçi kılıyor. Her iki karakterin de etkileyici bir şekilde
güçlü ve zayıf olabildiklerine şahit oluyorsunuz.
Bir
kere inanılmaz bir soundtrack’e sahip.
Marvin Hamlisch’ten “The Way We Were” Şarkının sözleri adeta filmin özeti…
Marvin Hamlisch bu eseriyle Oscar almıştır.
Çok az filmde bu kadar başarılı bir film ve soundtrack bütünleşmesi bulabilirsiniz…
Ve ilginç tarafı da soundtrack’i filmin sonunda en etkileyici ve ikonik olmuş
sahnede dinleyeceksiniz ve kapanışı dinleyerek yapacaksınız. İşte o esnada ağlamak garantili diyorum
hanımlar :)
Ve iddia
ediyorum bu filmi sevmeyecek bir kişi dahi çıkacağına inanmıyorum (İnanmak da
istemiyorum!)
Konuya
gelirsek:
Konu:
Hikâye
2.dünya savaşı döneminde başlar. Katie
Moroski ve Hubbell Gardner aynı üniversiteye gitmektedir. Katie Yahudi ve aşırı solcu bir
aktivistir. İdealleri vardır ve bu yolda
inandığı değerleri sonuna kadar savunmaktan çekinmez. Kolej parasını 3 farklı işte çalışarak
ödemektedir. Hubbell ise üniversitenin
yakışıklı ve popüler çocuğudur yani “altın çocuktur”. Çok yakışıklıdır, sportiftir. Güzel bir sevgilisi ve iyi bir sosyal çevresi
vardır. Hubbell, Katie’nin inançları
uğruna kampüsteki azmi karşısında tepkisiz kalamaz ve onu fark eder. İkili kısa zamanda zıt kutuplu olmanın da
etkisiyle birbirlerinden kaçamaz ve birlikte olmaya başlar. Katie kariyerine politika alanında devam
ettirirken; Hubbell ise yazar olur. Peki,
1930’lardan 1950’lere uzanan dönemde bu kadar birbirine zıt iki güzel insan Kate
ve Hubbell mutlu olmayı başarabilecek midir? İnanın film boyunca sadece bunun
gerçekleşmesini dileyeceksiniz :)
Bilgi
ve yorumlar (SPOILER ALERT – Filmi
izledikten sonra okumanızı öneririm!)
Film
çok dinamik başlar. Filmin aslında
soundtrack ile başlamasına karar verilmiştir.
Fakat ünlü yönetmen Sydney
Pollack, Barbra’nın izleyici karşına şarkıcı
kimliği ile değil oyuncu kimliği ile çıkmasını uygun görür. Dolayısıyla açılış Barbra’nın New York
sokaklarında koşturması ile başlarJ
Film
New York ve Los Angeles’ta çekilmiştir. O
dönem büyük hayran kitlesine sahip olan Barbra Streisand ve Robert Redford’un
fanlarını New York sokaklarından temizlemek oldukça güç olmuş, çekimleri de
zorlaştırmıştır. Barbra’nın da Robert Redford’un da karakterlerinin gelişim ve
anlatımlarını eğlenceli ve akıcı bir biçimde alırsınız film boyunca. Katie aşırı solcu olmasına rağmen çok
sempatik bir biçimde tasvir edilir. Bu
da Barbara Streisand’ın ışığından da kaynaklanır. Hollywood’da bu tarz solcu aktivistlerin
sempatik bir biçimde tasvirinin nadir olduğunu okudum bu arada.
Katie
ve Hubbell birbirlerini üniversitede fark ederler. Hubbell’ın Katie’ye yaklaşması ve iletişimi
çok sempatik ve kibardır. Hatta Katie’ye
mücadelesinde zaman zaman cesaret de verir.
Hayatı son derece ciddiye alan Katie, aslında Hubbell’ın klasik bir “altın
çocuk” olmadığını ve içinde çok derin bir karaktere sahip olduğunu anlamaya başlar. Katie Hubbell’a âşık olur. Hubbell ise Katie’nin ona anaç yaklaşımından
ve derin ilgisinden çok etkilenir ve o da kısa zamanda Katie’ye derin bir aşkla
bağlanır.
Katie Hubbell’a
bakar (yemek yapar, giydirir ve kalacak yer sağlar), ona destek olur ve
sevgisini göstermekten asla kaçınmaz.
Çift evlenir, çocukları da olur. Ama
iniş ve çıkışlardan kurtulamaz. Katie
her zaman ilişkileri için mücadele eder. Ama Hubbell baştan beri durumlarının
farkındadır aslında ve sonlarını görür. Politik
açıdan zor dönemlerden de geçerler: İspanya sivil savaşı, 2.dünya savaşı ve komünistlerin
sorguya alındıkları zorlu dönemler…Katie bir kadın olarak aslında şu kafa
yapısındadır: “Farklıysak ne olmuş? Hubbell’ın
Hollywood filmleri için senaryo yazması yerine ciddi bir yazar olmasını
istiyorsa ne olurmuş? Onun politik
çalışmaları ve bildirimleri Hubbell’ı utandırıyor ve onun kariyerini de etkiliyorsa
ne olurmuş? Aşk her şeyin üstesinden gelmez mi? İşte size ilginç bir bilgi:
Robert Redford ve Barbara Streisand gerçekten de çok farklı iki kişiliktir. Hatta öyle ki role görme tarzları bile o
kadar farklıdır ki yönetmen Sdyney Pollack kendini aralarında bir “jokey”
olarak hissettiğini söyler. Barbara rolü
benimsemek için diyalogları derin bir şekilde analiz eder ve yaşarken (Pollack
çekilecek her sahne öncesinde Barbra’nın her gece onu arayarak her satırın
üzerinden en az 1 saat konuştuklarını söyler), Redford ise karaktere spontane
olarak anlık girmeyi tercih eder. İkili
bu farklılıklarını yine de film boyunca bir avantaja dönüştürmeyi başarır. Bu da birbirlerine olan derin saygılarından
ve birlikte çok keyifli vakit geçirebilmelerinden ileri gelir.
Hubbell
ile Katie başta birer yabancı iken; arkadaş, dost, sevgili ve eş olurlar. Bu
aslında çoğu ilişkide olmayan bir durumdur.
Bunun kıymetini bilseler de yine de zıtlıklar çok belirgindir. Çift aşklarına uğruna çok uğraş verir ama
buna gerçekten de değerdir.
Film
boyunca, Katie’nin Hubbell’ın saçını kibar bir tavırla yana ittirmesini fark
etmişsinizdir. Bu hareketi birlikte
oldukları tüm dönemlerde de devam eder.
Kendini Hubbell’ın saçına dokunmaktan alıkoyamaz.
Ve
geliyoruz filmin sonuna. Aradan yıllar
geçer. İkisi de farklı kişilerle
evlenmiş ve farklı hayatlar yaşamaktadır.
Bu sahnede Katie’nin fönlü saçlardan eskisi gibi kıvırcık saça dönmesi
de ikoniktir. Hatta Hubbell bu konuda
espri de yapar. Aslında istedikleri gibi
yaşamaktadır ama istedikleri kişilerle mi?
İşte
bu sorunun yanıtı sinema tarihine de geçmiş ikonik son sahnededir:
Katie
yine alışılagelmiş şeklinde Hubbell’ın saçına atar ve “Hubbell kızın çok güzel”
der.
Tam bu
saniye ünlü “the way we were” şarkısını duymaya başlarız. Aslında planlanan ve çekilen akışta şarkı
burada girmez. Hamlisch bu sahneye o
kadar inanır ve ısrar eder ki sahne yeniden çekilir ve 15.000 dolarlık maliyeti
de kendi öder. Sonuç gerçekten de
inanılmazdır…
İkilinin
gözlerinden yine aşk fışkırıyordurL Katie bir adım atarak onu eşiyle içki içmeye
davet eder ama Hubbell “yapamam” der, Katie de biliyorum” der. Birbirlerine sarılırlar
İkisi
de birbirine “görüşürüz” der ve film biter…
Belirmeden
geçemeyeceğim son sahne birçok filme ve diziye de ilham olmuştur J
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder