4 Mayıs 2018 Cuma

GİGİ


IMDB: 6,8 / 10

Tür: Komedi, Müzikal, Romantik

Süre: 1 sa. 55 dk.

Renk: Renkli

Yapım yılı: 1958

Ülke: FR, ABD

Yönetmen: Vincente Minnelli

Oyuncular: Leslie Caron, Maurice Chevalier, Louis Jourdan, Hermione Gingold, Eva Gabor, Isabel Jeans.




Favori diyalog (Quote of the film):



Selamlar!

Bu hafta çok keyifli, renkli ve neşe veren bir filmle karşınızdayım. Dostların arkadaş, arkadaşların yabancıya dönüştüğü, insanların birbirinden iyice uzaklaştığı bu günlerde bu gibi filmler içimizi ısıtmasın da ne yapsın...

"Müzikal mi aaa oofff çok sıkıcı" deyip de lütfen bu filmi kenara atmayın. Her biri titizlikçe işlenmiş esprili diyalogları, bu diyalogları süsleyen ve size enerji verecek eşsiz şarkıları ile film adeta görsel bir şölen ve yaralı ruhlara güzel bir ilaç...İnanın zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacaksınız. 

Filmimiz üstelik bol da ödüllü. Tam 9 dalda Oscar ödülü sahibi! Bu rekor maalesef 1 sene sonra 11 adet Oscar ödülü ile William Wyler'ın "Ben-Hur" filmi ile kırılsa da, şöyle düşünebilirsiniz: Tam 38 yıl sonra "Titanik", ondan 6 sene sonra da "Yüzüklerin Efendisi" filmleri 11 Oscar sahibi olmuştur. Bu yıldan itibaren de bu kadar Oscar ödülünü aynı anda alan tarihte bir film daha bulunmamaktadır.

"Gigi" batmakta olan MGM yapım şirketini kurtaran film olarak da sinema tarihine geçer. Gişe hasılatı beklenenin o kadar üzerinde olur ki (13 Milyon Dolar), MGM filmin gösteriminin ertesi sabahı şöyle bir espri yapar müşterilerine: Tüm MGM telefon operatörleri dinmek bilmeyen aramaları "Alo, M-Gigi-M şirketi nasıl yardımcı olabiliriz?" şeklinde cevaplar. 😊 (Burada Gigi "G" harfi yerine kullanılır.)

Film 1991 yılında "ABD Ulusal Film Dairesi"ne korunmak üzere kabul edilir. Yine "Amerikan Film Enstitüsü" tarafından "en iyi film" sıralamasında 35. sırayı alır. 

Filmi özel yapan, oyuncu kadrosunun ve müthiş Paris manzaralarının yanında müzikal filmlerin olmazsa olmaz ismi usta yönetmen Vincente Minnelli'dir. Minnelli, bir dönem aktrist Judy Garland ile evli olup, aktrist ve şarkıcı Liza Minnelli'nin de babasıdır. Liza da ailesi gibi başarısını 1972'te "Cabaret" filmindeki performasıyla Oscar ödülü ile taçlandırır. Hatta sinema tarihinde sanatçı anne, baba ve çocuk olarak Oscar ödülü sahibi başka bir aile yoktur. 👏 Bu bakımdan Minnelli'ler ilk ve hala tektir!

Vincent Minnelli
Liza Minnelli & Judy Garland
Liza Minnelli "Cabaret" filminden (1972)
Minnelli, kariyerine tiyatro fotoğrafçısı olarak başlamış; tiyatroya ilgisi olduğunu fark edince de kendisini kitaplara gömmüş ve bu alanda geliştirmiştir. Hazır olduğunu hissettiğinde de Chiago Tiyatrosunda set ve kostüm tasarımcısı olarak tiyatro kariyerine başlamış; oyun yazarlığı da yapmış ve sahne direktörlüğüne kadar yükselmiştir. Dolayısıyla bir yönetmen olarak Minnelli'nin gerek oyuncu ve konu seçimi, gerek dekor, gerek kostüm gerekse renk ve ahenk konusunda titizliği filmlerinde göz ardı edilemez. Minnelli'nin önemli müzikalleri arasında:

Paris'te Bir Amerikalı (1951)
Brigadoon (1954)
Kismet (1955)
filmleri vardır. Minnelli'nin müzikal dışında önemli filmleri arasında ise:

Madam Bovary (1949)
Gelinin Babası (1950)

Designin Woman (1957)
The Courtship of Eddie's Father (1963)
filmleri bulunur. Bence daha fazla uzatmayayım, hadi filmimize geçelim. 😏 
Ama önce konu:

Konu:

Paris'in en zengin ailelerinden birine mensup olan Gaston, yakışıklı ve tüm genç kızların hayalini süsleyen bir playboydur. Fakat tüm metreslerine ve yaşadığı şaşalı hayata rağmen, Gaston hiçbir şeyden zevk alamaz ve herşeyden sıkılmış bir halde bulur kendini. Yaşamayı seven, çapkın ve hayat dolu amcası Honore ise geçmiş yaşına rağmen Gaston'un mentorudur ve bu gencin yerine de eğleniyor gibidir. Gaston'u türlü aktivitelere, partilere sürüklese ve birbirinden güzel ve genç kadınlarla tanıştırsa da Gaston, orta yaşlı metresi Madam D'Exelmans ile vaktini keyifsiz bir şekilde öldürüyor gibidir. 

Gaston'un bu şaşalı ama sıkıcı hayatında ona tek neşe veren şey, amcası Honore'nin zamanında sevgilisi olarak tanıştırdığı yaşlı Madam Alvarez ve torunu genç Gigi ile sürdüğü dostluğudur. Onların mütevazi evlerinde geçirdiği vakit Gaston için bunaldığı hayattan adeta bir kaçış gibidir.



Henüz ergenliğe yeni yeni girmekte olan Gigi, büyükannesi ve büyüleyici halası Alicia tarafından yetiştirilmektedir. Başarısız ama azimli opera sanatçısı olan annesi ise Gigi ile hiç ilgilenmemektedir. Zamanında krallara ve sosyetenin ileri gelenlerine (biraz kaba bir tabir olsa da kusura bakmayın) metreslik yapmış olan halası ise Gigi'nin de geleceğini garanti altına alması için bu yolda ilerlemesini arzu etmekte ve kıza düzenli olarak bir playboya rahatlıkla eşlik edebileceği şekilde görgü ve adap dersleri vermektedir. Erkeksi tavırlı ve hayat dolu Gigi ise bu planlara kulak tıkayarak, hayatın ve Gaston ile vaktin keyfini çıkarma derdindedir sadece.

Gaston Madam d'Exelmans ile skandal bir şekilde ayrılınca vaktinin çoğunu iyice Gigi ve büyükannesiyle geçirmeye başlar. Fakat Gaston'un hiç de planlamadığı şeyler olur. Gigi güzel bir genç kız oluyor ve kendisi de ona aşık olmaya başlıyordur! Bu durumun farkında olan kızın halası ve büyükannesi ise Gaston'un kızla evlenmeyeceğini düşündükleri için, bu fırsatı tepmemesi adına Gigi'yi metres olarak Gaston'a hazırlamaya başlamışlardır bile. 
Peki Gigi'yi nasıl bir gelecek bekliyordur? Çok sevdiği arkadaşı Gaston'a o da aşık mıdır?


Keyifli seyirler dilerim!

Bilgi ve yorumlar (SPOILER ALERT – Filmi izledikten sonra okumanızı öneririm!)

Filmimizin senaryosu, bir dönemin ünlü Fransız kadın yazarı Colette'in (1873-1954) aynı isimli romanından uyarlanmıştır. Colette aşkın yanında, erkek egemen toplumunda kadının cinsel obje olarak kullanılması temasını sıkça işler eserlerinde.


   
Sidonie Gabrielle Colette
Fakat sevgili Colette de maalesef Hays Kanunlarının ("Kızgın Damdaki Kedi" blok yazımda Hollywood'un bu kanunlarından bahsetmiştim) tokadını yemiştir bu öyküsüyle. Şöyle ki, Colette'in romanında "metreslik" yüceltiliyor gibi hissedilmiş ve filmde bunun törpülenmesi hatta "metresliğin" ayıplanması istenmiştir yapımcı Arthur Freed'ten. Ve tabi ki otoritelerin (?) istedikleri olur. Yalnız bilmiyorum sizin de dikkatinizi bu şekilde çekti mi ama özellikle Gigi'nin yaşadığı evin cart kırmızı renk ile döşenmiş hatta kaplanmış olması bize bazı şeylerin altını kalınca çiziyor gibi...Bildiğiniz de üzere kırmızı aşkın, tutkunun rengidir. Aynı zamanda kışkırtıcı", "heyecan verici" ve "tehlike"nin rengi olmakla birlikte, tabiki karalanması istenen bu kelimeyi de (metreslik) sürekli gözümüze sokar gibidir. 😉



Alan Jay Lerne
Filmimizi ilaç haline getiren özelliklerinden birisinin de müziği olduğunu belirtmiştim. Filmin şarkılarının söz ve müziği 2 usta isme ait: Frederick Loewe ve Alan Jay Lerner. 
Frederick Loewe
Ünlü Broadway müzikallerinin çoğunda birlikte çalışan bu ikiliye, özellikle filmleri çevrilen Audrey Hepburn'un başrolünde olduğu "My Fair Lady (Benim Tatlı Meleğim)" ve "Camelot" filmlerinde rastlarız.

"Gigi" ilk olarak 1951'de Broadway oyunu olarak Fulton Tiyatrosu'nda seyircisiyle buluşur. 219 performans sergileyen oyunda bilin bakalım kim "Gigi" rolü ile Theatre World Award (Dünya Tiyatro ödülü) sahibi olur ve beyazperde için keşfedilir? Tamam söylüyorum:) Sevgili Audrey Hepburn! Aslında Gigi filmi için de ilk Audrey'e teklif götürülür. Fakat o esnada Audrey, "Öğleden Sonra Aşk" filminin çekimlerindedir. Ve rol, tesadüf bir şekilde keşfedilen porselen yüzlü Leslie Caron'a teklif edilir. 

Leslie Caron
Tesadüfü açmam gerekirse; Minnelli'nin ilk müzikal film çalışması "Paris'te Bir Amerikalı" için o dönem başrol oyuncusu aranır. Erkek oyuncu bellidir, Minnelli'nin çok güvendiği hatta bazı filmlerinde direktör koltuğunu bile emanet ettiği söylenen ünlü oyuncu Gene Kelly. 

Gene Kelly
Kelly, tatil için Paris'e gider ve bir gece bale gösterisi izler. Sahnede izlediği 18 yaşındaki Leslie Caron'a hayran olur ve Minnelli'yi bu kıza başrol vermesi için ikna eder. Fakat Caron'ın İngilizcesi çok çok kötüdür. Neyse ki rolü gereği konuşmadan çok, dans edecektir:) "Gigi", Caron'ın Minnelli ile 3.filmidir.
Filmimize dönersek; öykümüzün anlatıcısı Gaston'un çapkın amcası Honore olunca filme ayrı bir lezzet gelmiş:)

Filmimiz Paris'in eşsiz Bois du Boulogne (Boulogne Ormanı) manzarası eşliğinde sevgili Honore'nin bize kendini ve zamane gençliğini kısaca tanıtmasıyla başlar. 

Bu sahneler adeta bir tablo gibidir. Sahnelerdeki renkler emin olun bu güzel bahar günlerinde içinizi iyice açacak türden. Renklerle oynamayı çok seven Minnelli, yazar Colette'in romanında karakterleri yaratırken etkilendiği ünlü Fransız karikatürist Sem'in çalışmalarını inceler ve o da filmine bu sanatçının sanatını aktarmaya çalışır.

Sem'in karikatür çalışmalarından bir örnek
 Minnelli hatta film başlarken, bize Sem'in karikatürleri vasıtasıyla filmini tanıtır.






Boulogne Ormanında başlayan giriş sahnelerinde ise bir diğer ünlü karikatürist Constantin Guys'dan esinlenir.

Constantin Guys'ın çalışamalarından bir örnek
                                                

Gigi ve Gaston'ın plaj sahnesinde ise Fransız ressam Boudin'den etkilenir.
Boudin'in çalışmalarından bir örnek

Minnelli sinemayı tüm sanat dallarıyla içiçe geçiren, bu denli bakış zenginliğine sahip nadir yönetmenlerden biri olarak sanattan çok güzelliğe inanır ve hayalleri şekillendiren yönetmen olarak da sinema tarihinde anılır.


Evet yine uzaklaşmadan devam edelim:) Kendini bir aşık ve güzel olan herşeyin koleksiyoncusu olarak tanıtan Honore'ye göre insan, dünyaya bir kere gelir ve eğlenmeye gelir. Bu sebepten bir insanın evlilikle kendini bağlaması şart değildir:) Yaşını bizden gizleyen Honore, gençliğinin sırrını ise kendinden bir hayli genç kadınla vakit geçirmek olduğunu da sıkıştırıverir laf arasında. Honore bize filmin öyküsünün sıradanlıktan oldukça uzak olan genç bir kız hakkında olduğunu söyler: Gigi. Ve o sırada arkadaşlarıyla vakit geçirmekte olan neşeli Gigi'yi bize gösterir. Özellikle bu sahnede çoğu kullanılmak üzere, kostüm tasarımcısı Cecil Beton tam 150 kıyafet tasarlamıştır ama bunları Paris'te yaptırmak ve tedarik ettirmek oldukça maliyetli gelmiştir. MGM'nin o dönem mali sıkıntıda olması en çok da Beaton'a yarar çünkü çekimlerin bir kısmı ABD'de olunca, orada kostümleri temin etmek daha kolay olur:) Beaton bu filmle Oscar ödülünü de kucaklar. Bu Beaton'ın "My Fair Lady (Benim Tatlı Meleğim)" ile birlikte kazandığı 3.Oscar'ı olur.

Cecil Beaton & Audrey Hepburn
Bir sonraki sahnede Gaston'u muhteşem malikanesinde görürürüz. Gaston'un her şeyi ile ilgilenen yardımcıları vardır. Adam gideceği yere göre kıyafet seçer gibi arabasını da seçmektedir. Danışmanı ile olan diyaloğundan Gaston'un aslında tembel bir aristokrat olmadığı, yatırımlarını bilgece yapıp, zenginliğine zenginlik katan bir iş adamı olduğunu da anlarız. 


Gaston'un en yakın arkadaşı filmin başında tanıdığımız amcası sevgili Honore'dir. Honore çoğu eğlencesine Gaston'u da sürekler. Hatta eğlenceleri, verdikleri balo ve partiler, ve sevgilileri ile amca ve yeğen her gün gazetelerin sosyete haberlerinden de eksilmez. Gaston sadece Fransa'da da değil tüm dünyada tanınan bir playboydur. Kadınlar onunla olabilmek adına yarış halindedir. Fakat Gaston bu naylon hayattan ve kendine eşlik eden naylon kadınlardan sıkılmış gibidir. Orta yaşlı Madam d'Exelmans'ın kendisine eşlik etmesine izin veren Gaston'un kadından da keyif almadığını anlarız amcası ile sohbetinden. Hayatın anlamını bulamayan ve hiçbir şeyden zevk alamayan Gaston'a karşılık, Honore için geçen her saniye bir nimettir ve ağacın yeşil olmasından bile mutlu olmaktadır. Gaston'a tek gerçek gelen, zamanında Honore'nin sevgilisi olmuş ama daha sonra ayrılmış olan yaşlı Madam Alvarez ve torunu Gigi ile geçirdiği vakittir. Adam sıklıkla bu ikiliyi mütevazi evlerinde ziyaret eder ve kadının papatya çayını içer. Gaston'un onları sürekli ziyarete gelmesinden Madam da çok hoşnuttur. Adamın kadınla olan hoş sohbetinin yanısıra küçük Gigi'yi de çocukluğundan beri şımartması, ona çikolatalar, şekerler getirmesi ve oyun oynaması Madam'ı mutlu etmekte ve eve neşe getirmektedir. Gaston, Gigi'nin kağıt oyunlarında hile yapmasına bile izin verir:)



Evin esas neşesi ise tabi ki Gigi'dir. Genç kız hayat doludur ve hayata karşı son derece de meraklıdır. Eğlenmeyi, gezmeyi en çok da Gaston ile vakit geçirmeyi sever. 

Gigi'nin annesinin opera prova sesini yan odadan duyup kadının gösterilmemesi ve merak uyandırılması bence son derece yaratıcı:) Özellikle sabahları kadınının sesleri duyulmaya başlanınca otomatik olarak kapının kapatılması da olaya ayrı bir espri ve orijinallik katmış.

Aile Gigi'nin annesini bu şekliyle kabul edince, Gigi'nin yetiştirilmesi büyükannesi Alvarez ve onun ablası eski zengin "courtesan (çevrilişi maalesef fahişe diye geçiyor ama ben 'metres' kelimesini kullanacağım)" Alicia'dır. Alicia zamanında krallara, düklere, sosyetenin önde gelen zengin playboylarına eşlik etmiş ve karşılığında çok konforlu bir hayat sürmeyi başarmıştır. Kadının eşsiz mücevherleri, kıyafetleri, evi ve uşağı da bulunmaktadır. Kadın, Gigi'nin de kendisi gibi bir hayat sürmesini arzu eder ve onun terbiye ve adap eğitimini üstlenir. Kız düzenli olarak teyzesini ziyaret eder ve yemek yeme, içki, puro seçme, mücevherleri tanımak gibi dersler alır kadından.




Gigi ne olarak yetiştirildiğini ise sorgulamıyor gibidir. Bu durumu bir aile geleneği olarak düşünür ve fazla da irdelemiyor gibi görünür. Fakat teyzesi ile evlilik üzerine yaptığı konuşmadan, aslında genç kızın herşeyden haberi olduğunu ve bu durumdan da mutsuz olduğunu anlarız.  Teyzesi onun sıradan insanlarla ile vakit geçirip evleneceğine, kendisinin gibi önemli insanlarla vakit geçirerek görgü sahibi olmasını ve iyi bir hayat sürmesini istemektedir. Gigi'ye sıradan kadınlardan farklarının "evlilik" olduğunu söyler. Gigi hiç evlenemeyecek olmasına üzülüyor gibidir de...


Gigi bir yandan da Gaston'u ve sevgililerini her gün gazeteden düzenli takip etmektedir. Adamı çok sevmesine rağmen, adamın sevgililerini Gigi'nin de beğenmediğini anlarız. Bunu özellikle Gaston'un ona Madam d'Exelmans'a dair bizzat fikrini sorduğunda öğreniriz. 



Madam d'Exelmans aslında Gigi'nin olması için yetiştirilmek istendiği bir metrestir (courtesan). Kadın duygusallıktan uzak bir şekilde zengin erkeklere eğlence mekanlarında eşlik etmekte ve karşılığında değerli mücevherler hatta ev bile alabilmektedir. Gigi, kadın için fikrini soran Gaston'a "avam" der. Gigi'ye çok değer veren Gaston, kızın bu görüşü karşısında iyice derin düşünmeye ve aşkı sorgulamaya başlar.

Gelelim Maxim'e:) Maxim, Paris'in en meşhur restoranlarındandır ve playboyların her zaman uğrak yeri olmuştur. Minnelli, film çekimlerinden önce ekibi ile burada iş yemeğini yer ve restoran çekimleri için bu mekanı kullanmaya karar verir. Fakat mekanın şöyle bir handikapı vardır, dört duvarı aynalarla çevrilidir! Bu dekorasyon, film ekibinin hiç işine gelmez çünkü her yer cihaz ve kamera doludur ve ekipmanın aynalardan görünme riski büyüktür. Aynaların kapatılması kararı alınır ama sanat insanı Minnelli, Maxim'i Maxim yapan şeyden asla vazgeçmeyeceğini söyler. Büyük bir titizlikle sinematograf Joseph Ruttenberg sayesinde (projektör lambalarının başına vakum ağızlıkları eklenir) bu sahnelerde aynalardan ekipmanların gizlenmesi başarılır. Dar girişi olan Maxim'de onlarca insanın yer aldığı sahneleri çekmek de oldukça güç olur. Bir röportajında Leslie Caron, bu çekimlerin günler ve saatler sürdüğünü ve filmin en zor sahneleri olarak herkesi çok yorduğunu anlatır. 



Honore'nin Maxim'e gelen kitleyi bize "burada herkes kendi işine bakar" şeklinde tanıtırken, içeri birinin girince herkesin birden gelen kişiye bakıp donup kalması ve içlerinden o kişiyle ilgili konuşurken; gelenin hareket ediyor olması ise yine gerçekten filme orijinallik ve espri katan yaratıcı sahnelerinden biri:)


Maxim'e Madam ile gelen Gaston'un canı çok sıkkındır. Madamı yakından inceleyince de bu ruhsuz kadının aslında onu sevmediğini, onunla çıkarı için sadece makine gibi vakit geçirdiğini anlar ve çok rahatsız olur. Kadının davranışlarını incelerken; kadının yaptığı her hareketin Gigi'ye teyzesi tarafından öğretilen şeyler olduğunu görmek de bize yine ayrı bir eğlencedir. 


Sonunda uyanan Gaston, hıncını kadına içkisini dökerek de alır:))


Burada Madam'ı canlandıran Eva Gabor, gerçekten de Hollywood sosyetesinde yer alır ve yaptığı 5 evlilik de güçlü kişilerle olur. Ablası aktrist Zsa Zsa Gabor'u da duymuşsunuzdur diye düşünüyorum. 9 evliliğinden biri de Hilton Otellerinin sahibi ile olmuştur:)

Eva & Zsa Zsa Gabor
Gaston'un madamı incelerken Louis Jourdan'ın gerçek sesinden dinlediğimiz şarkı: "She is not thinking of me (Beni düşünmüyor)" bestecilerimiz tarafından odalarında dinlenirken yaratılır. Hatta bir tanesi o sırada tuvalettedir:) 

Yüzlerce izlediğim filmi baz alarak naçizane fikrimi söylemem gerekirse, Louis Jourdan Gaston rolü ile o kadar özdeşleşir ki adeta o olur. Bourdan'ın oyunculuğu gerçekten de çok sahicidir. Bize yansıttığı Gaston ince, nazik ve akıllıdır. Aşırı sempati duyarken, Jourdan'a da hayran olmaktan kendinizi alamazsınız. Aslen de Fransız olan Jourdan, hayatı boyunca kendisini seksi olarak ilan Hollywood'u da hep eleştirir ve sanatçılığı ile ön planda olmak istediğini vurgular. 

Louis Jourdan (1921-2015)
Kendisini aldattığını öğrenen Gaston, Madam ile skandal bir şekilde ayrılır ve bu haber tüm dünya gazetelerini sallar. Çünkü madam gösteriş için zararsız bir şekilde intihar da etmiştir:) Bu konunun espri halinde amca ve yeğen arasında geçmesi de gerçekten filmin komik sahnelerinden biridir. Yüzlerce intihara şahitlik etmiş olan Honore, Gaston'a bu kadar genç yaşında ilk intiharı ile karşılaşmasını tebrik eder:)


Gaston için Maxim'de parti verilir fakat Gaston hala çok mutsuzdur. Soluğu yine Madam Alvarez ve Gigi'nin yanında alır. Genç kızla oynadığı kart oyununu hile ile kıza karşı kaybeder ve girdikleri iddia sonucunda Gigi ve büyükannesini okyanusa, Trouville'e götürmeye söz verir. 

Gigi ve Gaston burada çok eğlenceli vakit geçirirler. Madam Alvares ile yıllar sonra karşılaşan Honore ise, kadına zamanında aşık olduğunu ama evlilikten kaçtığı için de kadını aldattığını ve ayrılmasını sağladığını itiraf eder. Bu sahnedeki gün batımı rengi gerçekten de efsanedir.


Evlerine döndüklerinde, teyze Alicia, Madam Alvarez'i Gaston'a karşı uyarır. Adam artık bekar, Gigi ise artık genç bir kadındır. Adamın onunla evlenmesini imkansız gören Alicia, kızı artık Gaston için hazırlamaları gerektiğini söyler Gigi'nin büyükannesine. Madam Alvarez rahatsız gibi görünse de boyun eğer. Çünkü Gaston'u o da çok fazla sevmektedir.

Ve Gigi büyükleri tarafından hazırlanır. Yetişkin kıyafetleri seçilir, saçları yapılır. Bu sahneleri Yeşilçamda'da sıkça görmek mümkündür 😉


Ve Gigi Gaston'un karşısına artık bir yetişkin olarak çıkar. Gaston gözlerine inanamaz. Kızın güzelliği karşısında büyülenmesinden suçluluk duyar. Bir taraftan da oyun arkadaşını kaybetmiş olacağını düşünür. Kızı silkeler ve üstünü değişmesini, elbisesinin ona yakışmadığını söyler:) Gigi itiraz edince evi terkeder ama dayanamayıp geri gelir ve kıza gezmeyi teklif eder. İşte bu arada Madam Alvarez sıkıntılı bir şekilde artık bunun mümkün olamayacağını söyleyince, Gaston kadının imasını anlar ve orayı terk eder.




Filmin bu sahnesi gerçekten de çok keyiflidir. Louis Jourdan'ın berrak sesinden filmimizin ana şarkısını dinleriz: Gigi! Jourdan'ın şarkıya "Oh nooo" diye başlaması cidden muhteşem. Durumu kabullenemeyen Gaston ikilimdedir. Kızın ne zaman bu kadar büyüdüğüne ve güzelleştiğine inanamaz ve "nasıl bu kadar kör oldum" der. Bu sahnede Minnelli daha sonra sıkça kullanılacak olan bir teknik geliştirir. Paris'in farklı sokakları sanki ardışıkmış gibi yanyana gösterilir bize Gaston yürürken...


Ve Gaston Gigi'ye deli gibi aşık olduğunu fark eder. Koşarak eve geri döner ve Madam'a Gigi'ye dair bir teklifi olduğunu söyler. Bu bölüm bize gösterilmez çünkü Hays kanunlarına uygun değildir;) Gigi için pazarlık edilmiştir. Kızın eşliğine karşılık Gaston'dan maddi şeyler alınacaktır. Bu pazarlığa daha sonra Alicia da ev eklenmesi gerektiğini söyler.

Gaston ile daha sonra evde buluşan Gigi'nin diyalogları o kadar içten ki; o an ikisinin de birbirine aşık olduğunu anlarsınız. Gigi kendisinden beklenenleri bildiğini söyleyince (burada cinselliği de ima eder) Gaston mahçup olur. Kıza kıyamıyor ama ondan da vazgeçemiyordur. Gigi adamın kendisine aşık olduğunu da bizzat kendinden öğrenince Gaston'u affedemez. Çünkü adam ona aşıksa nasıl bu şekilde onu kullanmayı uygun görüyordur! Ve Gigi Gaston'un teklifini reddeder...


Teyze Alicia ve özellikle Honore bunu duyunca şok geçirir. Madam Alvarez ise üzgündür ama bu duruma değil Gigi'ye üzgündür. Gaston da mutsuzdur ama Gigi'den buluşmaları için bir telgraf da alır. Gigi'yi derin derin düşünürken görürürüz. Eve gelen Gaston'a odasından yavaşça çıkarak "Sensiz mutsuz olmaktansa, seninle mutsuz olmayı tercih ederim" der ve odasına geri döner. Gaston hiçbir şey söylemez, gülümseyerek evi terk eder. Bu sahne Gigi'nin de Gaston'a deli gibi aşık olduğunun mükemmel bir şekilde bize gösterilmesidir. Gerçekten bayıldığım sahnelerden biridir bu.


Ve Gaston'u görürürüz. Gigi için hazırlanmaktadır. Onu tabiki Maxim'e götürecektir:) Kız için inanılmaz bir mücevher de seçer. Herşey kuralına uygun şekilde işlemektedir.
Eve kızı almaya gittiğinde Gaston yine gözlerine inanamaz. Gigi muhteşem görünmektedir.


Gigi ile Maxim'e girdiğinde yine herkes onlara odaklanır. Honore de bu çifti tebrik eder ve birlikte masaya otururlar. Gigi rahat bir şekilde öğrendiklerini sıralarken; bunlar puro seçimi, Gaston ile ilgilenme vs, Gaston gitgide gerilmeye başlar. 


Sanki naylon döngüsüne geri dönmüş gibidir. İstediği bu değildir ki! Hele ki çok sevdiği Gigi ile...Gaston tek kelime etmeden Gigi'yi kolundan tutarak oradan uzaklaştırır. Kız ağlarken onu evine, büyükannesine teslim eder ve hızla uzaklaşır. Gigi deli gibi ağlamaktadır. Gaston sokağa çıkar, gülümser ve eve geri döner. Madam Alvarez'ten Gigi ile evlenmek üzere iznini ister! Ve Madam "Şükürler olsun" der. Evet Gaston aşkına kıyamaz ve gerçek aşk kazanmış olur.


Film, yine Bois du Boulogne (Boulogne Ormanı) manzarası eşliğinde Honore'nin şarkısıyla bize muhteşem kıyafetleri içinde mutluluktan deliye dönmüş Gigi ve Gaston'u işaret etmesiyle sona erer...



İçinizi ısıtacak bu keyifli klasiği cuma akşamınızı güzelleştirmek için mutlaka tercih edin...

Aşkla ve sinemayla kalın!



















































































Kaynaklar:
www.imdb.com


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder