Orijinal film adı: Jules Et Jim
IMDB:
7,9 / 10
Tür: Dram, Romantik
Süre:
1 sa. 45
dk.
Renk:
Siyah,
beyaz
Yapım
yılı: 1962
Ülke:
FR
Yönetmen:
François
Truffaut
Oyuncular:
Jeanne
Moreau, Oskar Werner, Henri Serre
Favori diyalog
(Quote of the film):
![]() |
A. Biz mutluyduk ama mutluluğumuz uzun sürmedi B. Ve iki ayrı insan olduk, bir değil |
Selamlar!
Madem sevgi günü
haftasındayız, bir kült aşk filmi ile haftamızı sonlandıralım derim. Filmde o kadar ilginç bulduğum ve sevdiğim
diyaloglar var ki, lütfen siz de izlerken diyaloglara dikkat edin😊
“Jules ve Jim” filmini
ilginç kılan ve onun döneminde klasikler arasında yer almasını sağlayan ilginç ve akıcı
kurgulama ve serbest anlatım şeklidir. Aynı
zamanda dönemine göre oldukça modern çekim teknikleri de barındırır. Bir dış ses tarafından adeta bir senaryo okur
gibi “hikaye diliyle” anlatılan film, size bir tiyatro eseri seyrediyor
hissiyatı verir. Ya da o an okuduğunuz bir romanın gözünüzde canlanması gibi...
Film bir dram ve romantik
türünde olmasına rağmen, başlarken bir çeşit bando müziği eşliğinde kesik
karelerle tanıtılır ki, o zaman değişik ve aykırı bir film izleyeceğinizi
anlarsınız.
Filmde ünlü Fransız
aktrist Jeanne Moreau tarafından canlandırılan Catherine karakteri hakkında
tartışma oldukça fazla ve çeşitlidir.
Kimilerine göre Catherine’nin mücadelesi sadece aşkı keşfetmek üzerine,
kimilerine göre ise mücadelesi doyumsuzluk ve kötülük üzerinedir. Hatta bu
filminden sonra Jeanne Moreau’nun imajı “meşum kadın” olarak değişmiştir. Ne olursa olsun, aradan 56 yıl geçmesine
rağmen biz hala Catherine’i konuşuyor ve onu anlamaya çalışıyorsak, bu filmi
izlemek için daha ne duruyorsunuz?
Şimdi sizi başka bir filme götürüyorum, sene 2001. Tom Cruise ve Penelope Cruise’un meşhur filmi “Vanilla Sky”. Filmin baş karakteri David’in odasında “Jules & Jim” filmimizin afişini görüveririz! Buradan filmin yönetmeni Cameron Crowe’un Jules&Jim hayranı olduğunu varsayabiliriz😊
![]() |
Vanilla Sky (2001) |
Vanilla Sky filminden uzun uzun
bahsetmeyeceğim ama bildiğiniz de üzere bir kaza geçiren David de bir aşk
üçgeni içerisindedir. Geçirdiği kaza da, eski aşkı Julie’nin (Cameron Diaz) içinde David’in de olduğu araba ile intihar
kazası yapması ile gerçekleşir. David’in
Sofia (Penelope Cruz) ile olan aşkı aslında David’in sanrılarından ibarettir ne
yazık ki. (Sonunu da anlatmış gibi oldum sanırım, izlemeyenlerden özür
diliyorum). David’in Sofia ile aşk
sahneleri aynı Catherine’in Jules ile olan aşk sahnelerine benzer. Catherine ile Jules’un Paris sokaklarında
gezmesi ve Catherine’in aşkını Jules’a fiziksel temaslarıyla hissettirmesi,
sizce de David ile Sofia aşkında da yok mu? 😊
E zavallı David bu filmin hayranı olunca maalesef hayalleri de filmden
öykünmüştür...
![]() |
Jules & Jim |
![]() |
Vanilla Sky |
![]() |
Vanilla Sky |
Ünlü Fransız yönetmen François
Truffaut’un en ilginç eserlerinden biri olan film, öyle düşük bir bütçe ile
çekilmiştir ki kısa zamanda bütçenin çoğu tükenmiş, filmimizin yıldızı Jeanne
Moreau bütçe katkısı yapmak durumunda kalmıştır. Kendisi sadece 15 kişilik ekiple çekilen filme
o kadar inanır ki, filmde kendi gardrobunun yanısıra masa sahnelerinde gördüğünüz kurabiye ve yemekleri bile kendi tedarik etmiştir.😊
Yaptığınız işe duyduğunuz tutku ve aşk böyle bir şeydir işte arkadaşlar.
Daha binlerce yeni akım
aşk filmini gizliden gizliye etkilemiş olan bu kült eserden sabaha kadar
konuşabilirim😊 Ama önce konu:
Konu:
Jules ve Jim, I.Dünya Savaşı patlak vermeden önce Paris’te tanışır ve anında dost
olur. Jules, Jim’i etkilenmemesi için uyararak aşık olduğu Catherine’i ona tanıştırır. Ve Jules'un korktuğu başına gelir çünkü Jim de Catherine'a aşık olur. Catherine özgürlük aşığı,
bağımsız ve çılgın bir kadındır. Jules ve Jim tam da bu aykırılığı yüzünden Catherine’a bağlanır ve onun çekiminden
kendilerini alamaz. Üçlü Paris sokaklarında çok da keyifli günler geçirir.
Catherine bu ikiliden Jules’a aşık olur. Araya I.Dünya Savaşı girer ve iki arkadaş
ayrılmak durumunda kalır. Jules bir
Alman olarak Almanya’da savaşa katılır.
Bir Fransız olan Jim ise ülkesinde kalır ve savaşa katılır. İki dost savaşta karşı karşıya gelmiştir
maalesef. Savaş biter ve iki arkadaş sağ
kalmayı başarır neyse ki. Jules ve
Catherine evlenir ve Almanya’ya yerleşir.
Bir de kızları olur, Sabine. Savaş
bitince Jim onları ziyarete gider. Fakat Jim, Jules’tan evliliklerinin hiç de
iyi gitmediğini öğrenince çok da şaşırmaz aslında. Catherine
dönem dönem evi başka aşıkları için terkediyor ama her seferinde onu bekleyen
Jules’a geri dönüyordur. Jules
delicesine sevdiği bu kadını kaybetmemek için sürekli mücadele etmektedir. Fakat ilginç bir gelişme de olur. Zamanla Catherine Jim’e aşık olmaya başlar ve
ikili birlikte olmaktan kendilerini alıkoyamaz.
İlginç olan Jules da bu durumu kabullenir ve üçlü bir süre bir arada yaşamaya
başlar. Fakat Catherine delicesine aşık olduğu Jim’de aradığını bulamadığını fark etmeye başlar ve hırçınlaşır. Birbirini deli
gibi seven ama bir türlü aşklarını rayına oturtamayan bu üç insan mutlu olmayı
başarabilecek midir?
Keyifli
seyirler dilerim!
Bilgi ve
yorumlar (SPOILER ALERT – Filmi izledikten sonra okumanızı öneririm!)
Jim
ve Catherine’in öpüştükleri sahnede arka pencerede koca bir sinek gözümüze
çarpar. Bu yönetmen tarafından bilinçli
mi yapılmıştır bilinmemektedir. Ama bu
durum birinin de gözünden kaçmaz!
Yine
2001 yapımı bir Fransız filmi olan “Amelie”de, Amelie karakteri bize filmlerde
kimsenin farketmediği şeyleri görmeyi sevdiğinden bahseder, ve bu sinek
sahnesini görüveriririz. 😊 Filmin yönetmeni Jean
Pierre Jeunet de Jules ve Jim filminden oldukça etkilenmiş olmalı ki Amelie filminin
anlatım şekli ve filmin en başında kesik kesik görüntülerle tanıtılmasının da Jules&Jim’e
çok benzer olduğunu görebilirsiniz.
![]() |
Amelie (2001) |
Film, bir diğer ünlü Fransız yazar ve yönetmen Jean Renoir'u da etkilemiştir ki,
beğenisini bir mektupla Truffaut’a gönderir.
Bu Truffaut için o kadar gurur verici bir durum olur ki, senelerce o
mektubu cebinde taşır. Traffaut’un
kendisi de bir Alfred Hitchcock hayranıdır ve ustasının o olduğunu her fırsatta
dile getirir. Kendisi çok mutsuz bir çocukluk geçirdiğini ve bunun filmlerine
de yansıdığını söyler bir röportajında. Sinema tarihinde bir ilk de yaşar
kendisi. 1969 yılında 2 filmi birden
(Stolen Kisses ve The Bride Won Back) aynı anda Golden Globe “en iyi yabancı film”
kategorisi için yarışır. 😊 Ama maalesef iki filmi de ödül alamaz. Truffaut katıksız bir sinema aşığıdır ve bunu
keskin cümleleri ile de ifade etmekten kaçınmaz. Sevdiğim bir tanesine de yazımın sonunda yer vereceğim.
![]() |
François Truffaut |
Henri-Pierre
Roché’nin orijinal romanından uyarlanan film, aslında yazarın gerçek hayat
hikayesine aittir. Hatta filmin galasına
Catherine karakteri için esinlendiği kadın da katılır ilerleyen yaşına rağmen😊 Filmde Jim karakterini
canlandıran aktör Henri Serre ise tamamen yazar Roche’ye benzerliği yüzünden rolü
kapar. Yönetmen Truffaut çok sever
yazarı çünkü😊 Ama maalesef onu çok üzen bir olay da gerçekleşir. Yazar Truffaut'un filmini göremeden vefat eder.
![]() |
Henri-Pierre Roché |
Filmimize
dönersek, Catherine düzene uyum sağlayamayan, sürekli başka yerler ve
insanlarda heyecan arayan ama sonunda yine sıkılıp, pişman olup onun için
tek “huzur” olan Jules’a geri dönen özgür ruhlu bir kadındır. Jules ona bu huzur, dinginlik ve sevgiyi
koşulsuz ve şartsız vermeye her zaman hazırdır. Belki de bu durum Catherine’i hep aykırılaştırır, özgürleştirir. Jules’un aşkına saygı duymaktan siz de kendinizi
alamazsınız. Tabi Catherine’e de oldukça
kızarsınız. Jules’e göre ise Catherine’in
dalgalanmalarının tepe noktasındaki aşkının şiddeti, kendisinin tutarlı aşkının
şiddetinden daha fazladır. Bu yüzdendir
ki Jules’tan hiç bir taşkınlık ve aşırı hareket göremezsiniz film boyunca. Bu iki zıt karakter birbirlerini o derece
tamamlar ki ideal çift bile olabilir aslında.
Filmde I.Dünya savaşı öncesi ve sonrasında kadınlardaki kıyafet değişimini gözlemliyor olabilmek de oldukça etkileyici. Savaş öncesinde Catherine’i muhafazar kıyafetler içinde görürken, Almanya’daki hayatında ise Catherine oldukça modern giyinir.
Filmde I.Dünya savaşı öncesi ve sonrasında kadınlardaki kıyafet değişimini gözlemliyor olabilmek de oldukça etkileyici. Savaş öncesinde Catherine’i muhafazar kıyafetler içinde görürken, Almanya’daki hayatında ise Catherine oldukça modern giyinir.
Öte yandan, Jim Catherine'e fazlaca aşık olmasına rağmen Jules’a göre daha ittihatlı yaklaşır hırçın kadına Catherine’i tatmin edemez, hatta onu çıldırtır.
Bir yandan kadını kaybetmek istemeyen Jules da bu aşka hoşgörüyle yaklaşır,
hatta ikilinin aşklarını her fırsatta destekler. Üçünün bir arada yaşaması hoşuna bile gider zavallı
Jules’un çünkü Catherine’i evindedir. Aslında
oldukça eğlenceli başlayan film birden drama dönüşüverir. Değer verme,
sahiplenme, kaybetme ve tutkunun harmanlandığı oldukça yüklü bir drama diyebiliriz.
Filmdeki
ilginç sahnelerden biri bence Catherine’in üçü bir arada Paris sokaklarında
gezerken “İkiniz de aptalsınız” deyip kendini bir anda nehre attığı sahnedir😊
İkili Catherine’i hiç sorgulamadan sudan çıkarır ve üçü birlikte yürümeye devam eder. Maalesef bu sahnede sevgili Jeanne Moreau o
kadar üşür ki hastalanır ve iki gün çekimlere katılamaz.
Baktığınızda
tertemiz kalpli bu üç insan (Catherine için de böyle mi düşünürsünüz
bilemiyorum😊) aşkın başka bir
versiyonunu oluşturmaya çalışmış ama başarılı olamamıştır. Zaten sonu da iyi bitmez. Aşkında oldukça soğukkanlı olan
Catherine bu aşkın sonunu kendi hazırlar. Jim ile birlikte oldukları
arabayla nehre uçar ve ikisi de ölür.
Mesajı nettir: Senle olmuyorsa sensiz de olmaz!
![]() |
Filmseverler hasta insanlardır. (Francois Truffaut) |
Aşkla kalın, hoşçakalın!
Kaynaklar
www.imdb.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder